For The King, son zamanlarda karşılaştığımız en keyifli ve
en başarılı RPG oyunlarından bir tanesi. Tabletop oyunları seviyorsanız,
Dungeons & Dragons ve benzeri RPG oyunlar da ilginizi çekiyorsa, bir de "bir
türlü arkadaşlar ile bir araya gelemiyoruz oynamak için" diyorsanız For The King
tam da aradığınız oyun.
Oyunun yapımcısı IronOak Games dersine çok iyi çalışmış.
Dünyanın en iyi masaüstü ve rol yapma oyunları üzerinde kesinlikle yeteri kadar
vakit geçirmişler, bunu çok rahat dile getirebiliriz. For The King'in bu kadar
harika bir yapım olmasına da bu nedenle şaşmamak gerekiyor.
Oyundaki amacımız suikaste kurban giden kralımızın katilini
bulmak ve krallığın üzerine çöken bu kaosu sona erdirmek. Ancak bu iş öyle
göründüğü kadar kolay olmayacak. Her ne kadar zor bir işi bitirmek için yola
çıkıyor olsak da dolu dolu içeriğe sahip bu oyuna inanılmaz basit bir oynanış
sağlayarak çok kısa sürede oyunu kavramaya ve eğlenmeye başlıyoruz.
Onlarca silah, zırh, karakter sınıfı derken bir o kadar
farklı düşmanlar ve olaylar da bizleri bekliyor. Eğlenceli grafik yapısı,
muhteşem müzik ve sesleri, espirili içeriği ile oyunu oynadığımız her dakika
ayrı bir keyif alırken bir yandan da sonraki adımda neler yapacağımızı
hesaplayarak oynamamız gerekiyor. Sıra tabanlı bir oyun olan For The King'de
oldukça büyük bir harita üzerinde ana görevimiz için yola çıkıyor bir yandan da
şehirlerden yan görevler topluyoruz. Tabii ki yollarda karşılaştığımız farklı
güçlükler ile mücadele etmemiz gerekiyor. Her ne kadar sıra tabanlı da olsa
temposunu hiç kaybetmeyen bir oyun var var karşımızda.
Hatayı affetmeyen oyunda, her seferinde rastgele üretilen
bir harita ile karşı karşıyayız. Bu da demek oluyor ki oyuna her yeniden
başladığımızda bizi farklı bir macera bekliyor demek. Oyunda yer alan kaos
seviyesi yükseldikçe zaten zor olan oyun iyice zorlaşıyor. Ölen
karakterlerimizi tekrar geriye getirebiliyoruz ancak bu da can havuzundan bir
can kaybetmek anlamına geliyor. Oyunun zorluk seviyesine göre bu can sayısı
değişiklik gösteriyor. Eğer hiç hakkımız kalmadıysa da macera sona eriyor ve
tamamen baştan başlıyoruz. Ancak bu noktada oyunda çok başarılı şekilde
düşünülmüş bir sistem daha var. Oynadığımız süreç içerisinde temizlediğimiz
zindanlar, öldürdüğümüz düşmanlar ya da diğer olaylar üzerinden Book of Lore
adı verilen kitaplar topluyoruz. Bu kitaplar sayesinde oyundaki içeriği daha da
zengin hale getirebiliyoruz. Bunu yapmak için ise istediğimiz herhangi bir ek
özelliği bu kitapları harcayarak açıyoruz. Örneğin daha kuvvetli silah ya da zırhların
çıkmasına olanak sağlamak, harita üzerinde dolaşırken karşılaşacağımız
NPC'lerin farklı türlerini açmak ya da yine haritada dolaşırken bulduğumuz ve
karakterlerimize ekstra özellikler hatta deneyim puanı veren heykellerin daha
iyi etkileri, daha yüksek deneyim puanları vermesini sağlamak da mümkün. Tabii
ki kozmetikleri de unutmamak gerekiyor. Yani oyunu kaybetmiş ve baştan başlamak
zorunda kalmış olsak bile aslında oyunda bir ilerleme kaydetmiş ve daha çok
özelliği aktif hale getirmiş oluyoruz. Yine bu özellik sayesinde ekstra
karakter sınıfları açabildiğimizi de ekleyelim.
Oyundaki en önemli ve oyunu asıl eğlenceli haline getiren olay ise Co-Op oynanabiliyor olması. Normalde her bir karakteri kendimiz kontrol ederken bizimle birlikte oynayacak iki arkadaşımızı daha bulduk mu asıl eğlence o zaman başlıyor. Üç kişi birlikte herkesin tek bir karakteri kontrol ettiği oyunda ister online ister lokal olarak Co-Op oynayabildiğimiz For The King türü sevenlere uzunca bir süre başından kalkamayacakları bir oyun deneyimi sunuyor. Co-Op'ta savaştıktan sonra düşen ganimetleri sıra ile ister alıyor ister diğer arkadaşlarımız ile paylaşıyoruz. Hem savaşırken hem de harita üzerinde ilerlerken her turda nasıl bir strateji ile ilerleyeceğimizi kararlaştırmak oyunu keyifli kılan özelliklerden bir tanesi. Grupça karar almadıktan sonra zaten oyun daha da zor bir hale geliyor.
Size For The King'de rahat etmeniz için 5 ipucu da
hazırladık;
1.
For The King, günümüzün en çok sevilen oyun
özelliklerinden bir diğeri olan aç gözlü davranıldığında ağır cezalandırma
sistemini kullanıyor. Asla ama asla çiğneyemeyeceğimiz kadar büyük bir lokmayı
yutmamamız gerekli, aksi halde boğulmamak elde değil.
2.
Kaos üçüncü ve son seviyesine ulaştığı zaman
işler gerçekten içinden çıkılması neredeyse imkansız hale geliyor. Adım başı
aniden üstümüze saldıran hayaletlerden tutun da kaos seviyesi yüzünden bütün
düşmanların daha çok can, ve kuvvete sahip olmaları gerçekten büyük sıkıntı
çıkartıyor. Bu nedenle zaman çizelgesine dikkat edip turlarınızı sayın ve Kaos'u bir an önce azaltmaya çalışın.
3.
Ne zaman ne kadar ilerleyeceğimizi, ne zaman
savaşacağımızı ne zaman dinleneceğimizi doğru planlamak gerekiyor. Bir yaratık
ile savaşmaya karar verdiğimizde, arkadaşlarımız savaşa dahil olabilecek mesafede
mi, dikkat etmek gerekiyor.
4.
Düşmanlar için de mesafe sistemi aynı şekilde
çalışıyor, onlar da belirli bir yakınlık mesafesinde duruyorlarsa savaşa dahil
oluyorlar. Mutlaka ama mutlaka savaşa girerken kontrol etmeyi unutmayın.
Gereksiz yere daha fazla düşmanla savaşmanın bir gereği yok.
5.
Düşmanların zayıflıkları ve kuvvetlerini
oynayarak öğreniyoruz. Oyunun zaten bizi en başta uyardığı gibi kaybetmekten
korkmayın. Her kayıp yeni bir ders demek. Oyun o kadar zengin o kadar keyifli
ki ve yukarıdaki satırlarda belirttiğimiz gibi tekrar başlandığı zaman yeni bir
maceraya sebep olduğundan dolayı hiç sıkmıyor. Bazı oyuncular için bu sistem
hiç eğlenceli olmayabilir ancak bu oyunun doğasında var, sabırlı olmak
gerekiyor, oyunu açtığımız gibi sona ulaşıp bitirme şansınız olmayacak.
Özetle, For The King tek kişilik senaryo seven, co-op seven,
D&D ve türevleri seven, bu türde ciddi anlamda iyi bir oyun arayan
oyuncuların denemesi gereken bir oyun olmuş. Fakat dikkat
edin saatlerin nasıl geçtiğini fark etmeyeceksiniz!