XCOM: Enemy Unknown İnceleme

Oyun dünyasında her zaman “eskiye” belirli bir saygı var kuşkusuz. Özellikle bu saygı, seneler önce çıkmış oyunların devamları veya yeniden yapımları oluşturulduğunda ortaya çıkıyor ve tartışma konusu oluyor. Fallout 3 çıktığında neredeyse tüm oyun forumlarında ilk iki Fallout hakkında konuşmalar dönmüş, yeni oyunun geleneğe bağlı olup olmadığı; bağlı olması mı olmaması mı gerektiği konuşulmuştu.

Uzun süredir beklediğimiz XCOM: Enemy Unknown da bu “saygı duyulan” serilerden birine ait. Sıra tabanlı strateji oyunları denildiğinde ilk akla gelen oyunlardan olan XCOM: UFO Defense'ın çıktığı dönemdeki başarılı grafiği, Firaxis Games'e seneler sonra da olsa ilham verdi. İlk oyunun geleneklerine bağlı kalmaya çalışan (bunu ne kadar başarıp başarmadığını aşağıda konuşacağız), bunun dışında oynanış anlamda bir takım yeniliklere giden XCOM, bugünlerde özellikle sıra tabanlı strateji seven oyuncuları tatmin etmiş durumda. Peki gerçekten de yurt dışındaki oyun medyasından aldığı yüksek puanları hak ediyor mu, isterseniz buna bakalım.



XCOM: Enemy Unknown, ilk oyunun hikâyesinden farklı bir hikâyeye sahip değil. Hollywood'un da oyun dünyasının da zombiler ile birlikte en çok kullandığı senaryoyu kullanıyor XCOM: Uzaylılar. Nereden ve neden geldikleri bilinmeyen uzaylılar, bütün ülkelere yayılan bir saldırı başlatıyorlar. Bunun ardından, neredeyse bütün dünya ülkeleri birleşerek XCOM birliğini oluşturuyorlar ve her şeyiyle en “elit” takımı kurmaya çalışıyorlar. Hikâyenin son kısmı önemli, çünkü yapımcıların oynanışı temellendirdikleri nokta da buradan başlıyor. Kurulan XCOM departmanının başı, lideri, komutanı sizsiniz ve yapacak çok fazla işiniz var.

Öncelikle, çok derin bir stratejiye sahip olan oyunu fazla karıştırmadan anlatmak adına, oyunun sahip olduğu dinamikleri sırasıyla anlatmakta fayda var.

 

Oynanış iki parçaya bölünmüş durumda. Bunlardan ilki, oyun boyunca sürekli göreceğiniz karargahınız. Oyunun başında karargahınız sadece ana bölümlerden (askeri bölüm, araştırma bölümü, mühendislik bölümü gibi) oluşsa da, oyunda ilerledikçe karargahınızı geliştirebiliyor ve sahip olduğu bölümlerin sayısını arttırabiliyorsunuz. Tabii bu durum da oynanış dinamiklerini tamamen etkiliyor. Örneğin, askerlerinizin “plazma” teknolojisine ait silahları kullanmasını istiyorsanız, önce bu teknolojiyi Ar/Ge departmanında araştırmalısınız.



Oynanışın ikinci kısmı ise, doğrudan aksiyona geçtiğiniz ve askerlerinizi yönlendirdiğiniz bölüm. Oyunun savaş dinamikleri, tamamen sıra tabanlı strateji oyunları gibi işliyor. Takımınız tüm üyelerine sırayla komut veriyor, gitmeleri gereken yerleri gösteriyor; duvarların arkasına saklanmalarını veya ateş etmelerini emrediyorsunuz. Tabii bunları yaparken oldukça dikkatli olmakta fayda var. Zira takım üyelerinizden biri bir anda düşmanların arasında kalabilir ve ölümle karşı karşıya gelebilir. Üstelik saatlerce geliştirdiğiniz askerleriniz öldüğünde hem takımın gücü genel olarak zayıflıyor, hem de sizin moraliniz bozulabiliyor.

Bahsedilmesi gereken diğer bir olay, oyunun rol yapma öğelerine de sahip olması. Sahip olduğunuz tüm askerlerin (“Barracks” dan görebiliyorsunuz) isimlerini değiştirebiliyor, fena sayılmayacak bir seçenek paletinden görünüşüyle oynayabiliyorsunuz. Bunun dışında, takımınızı nasıl bir stratejiyle oynatmak istediğinize bağlı olarak taşıdığı silahları değiştirebiliyor, bombayı çıkartıp yerine sağlık paketi koyabiliyorsunuz. Bütün bunlar doğrudan oynanışa etki ettiği için, oyunun taktik savaş kısmında olduğu kadar buralarda da dikkatli olmakta fayda var.

Yazının başında bahsettiğimiz ülkelerin birleşmesi oyunda “Konsey” olarak geçiyor. Konseydeki ülkelere eş zamanlı olarak uzaylı saldırısı gerçekleştiğinde bu ülkeler arasından bir seçim yapmanız gerekiyor. Örnek vermek gerekirse, Japonya'yı tercih ettiğinizde, görevi başarıyla tamamlamanız halinde Japonya'dan para ödülü alıyorsunuz. Japonya yerine Meksika'yı tercih ettiniz ve başarılı oldunuz, bu sefer 4 tane bilim adamı ya da mühendis kazanıyorsunuz. Konseye üye olan tüm ülkelerin birliğinize vaat ettiği bir takım şeyler var ve hepsine ihtiyacınız olacak.


Oyunun hemen başında birliğinizin merkezini hangi kıtaya kuracağınız soruluyor. Aslında bu oldukça önemli, zira her kıtanın da belirli bir getirisi var. Bu getirilere dikkat ederek ana üssünüzü seçmeniz, oyunun ilerleyen dönemlerinde size epey yardımcı olacaktır. Üs dışında “uydu yerleştirme” olayına dikkat etmek gerekiyor. Her yerleştirdiğiniz uydunun, hangi ülkeye yerleştirdiğinize bağlı olarak getirileri oluyor.

Diyelim ki Japonya'ya uzun süre yardım etmediniz ya da aldığınız görevlerde başarısız oldunuz. Durum böyle olduğunda “panik” konusu oyuna dahil oluyor. Herhangi bir ülkeye yardım etmediğinizde veya başarısız olduğunuzda, o ülkedeki panik artıyor ve bir süre sonra o ülkedeki görevler daha da zorlaşıyor. Panik beşinci seviyeye gelindiğindeyse o ülke konseyden ayrılıyor. Toplam 8 ülke konseyden ayrıldığı anda ise son senelerde bilgisayarlarda görmeye alışık olmadığımız bir ekranla karşılıyoruz: Game Over. O yüzden hem dengeli bir seçim sırası izlemeli, hem de aldığınız her görevi başarıyla yerine getirmeye çalışmalısınız. Görevler ise hem normal uzaylı saldırılarından oluşuyor, hem de konseyin bazı isteklerini karşılamanız gerekiyor.

Oyunun temeli ise hiç kuşkusuz askerlerinizin gelişimi. Askerleriniz görevlerde başarılı oldukça rütbe kazanıyorlar ve çaylakken komutanlığa kadar yükseliyorlar. Her rütbe atlamada bir yetenek puanı kazanıyorsunuz ve seçeneklerden birini seçebiliyorsunuz. Buradaki asıl önemli nokta, askerlerinizin dengesini iyi ayarlamak. Çünkü Heavy, Assault, Sniper, Support gibi sınıflar mevcut ve tüm sınıfların kendisine ait özellikleri var. Takımınıza aldığınız askerlerin hangi sınıflara ait olduğu ve buradaki yeteneklerinin neler olduğu, oyunun aksiyon tarafındaki stratejilerinizi belirleyecek temel faktör. Eğer kurduğunuz takıma uygun olmayan stratejiler belirlerseniz askerleriniz çok hızlı şekilde ölecektir. Örnek vermek gerekirse, keskin nişancı ağırlıklı bir takım kurup uzaylılarla oldukça yakın çatışmaya girmeye kalkarsanız pek de başarılı olmayacaktır taktiğiniz.


Üssünüzü geliştirdiniz, askerleriniz oldukça sağlam donanımlara sahip, teknolojik anlamda araştırmalar son hızla devam ediyor ve konsey gidişattan memnun. Böyle bir durum olsa bile (ki bu gerçekten oldukça zor) bir an bile sevinmek işleri tersine çevirebilir. Çünkü oyunun sahip olduğu zorluk anlayışı, taktiksel hataları affetmemek üzerine kurulmuş durumda. Dört zorluk seviyesinden ikincisinde bile oynasanız, askerlerinizden biriyle yapacağınız taktiksel bir hata o askeriniz için hızlı bir ölüm anlamına geliyor.

Oyun boyunca karşılaşacağınız düşmanlarınız da oldukça çeşitli. İlk başlarda zayıf uzaylılar görsek de, ilerleyen bölümlere doğru zehirleme özelliğine sahip insansı düşmanlar, sadece enerjiden oluşan güçlü uzaylılar veya fiziksel yıkımı oldukça fazla olan devasa düşmanlarla karşı karşıya geliyoruz. Bu durum taktiği ön plana çıkarak onlarca detaydan biri. Taktiksel anlamda avantaj sağlamadığınız taktirde bölümleri askerleriniz arasından kayıp yaşamadan bitirmeniz oldukça zor.

Bölüm çeşitliliği anlamında da XCOM: Enemy Unknown beklentileri karşılıyor. Bazen rastgele uzaylı saldırıları ile karşılaşıyor, bazen uzay gemisinin düştüğüne dair haber alıyor ve araştırmaya gidiyorsunuz. Veya uzaylıların oldukça büyük patlamalara neden olacak bombalar yerleştirdiği bilgisini alıyor ve bombayı patlamadan önce etkisiz hale getirmeye çalışıyorsunuz. Özellikle bu bomba görevleri oyuncuların stratejik zekasını test edecek şekilde tasarlanmış. Zira bombalar üç tur sonra patlıyor, ancak haritanın çeşitli yerlerine yayılmış enerji kaynaklarını kapatarak fazladan bir tur kazanabiliyorsunuz. Askerlerinizi tek başına yollamak bir yol olsa da, tek olan askeriniz uzaylılar arasında kaldığında buna pişman olabilirsiniz.

Ses ve müzik konusunda XCOM: Enemy Unknown oldukça iyi bir iş çıkarmış. Hem ara videolardaki karakterlerin seslendirmeleri, hem de oyun içindeki askerlere atanmış hazır sesler gayet kaliteli. Müzik konusunda ise pek fazla çeşit yok, ama oyunun atmosferine de herhangi bir zararı yok bu durumun.

Unreal motorunu kullanan XCOM, hem taktiksel stratejiler adına yeterli görseli sağlıyor, hem de kameralardaki oynamalar aksiyon sahnelerini oldukça heyecanlı hale getiriyor.

Toparlamak gerekirse, XCOM: Enemy Unknown hem ilk oyunun “yeniden yapımı” olarak, hem de serinin yeni oyunu olarak (hangisini tercih ederseniz) potansiyelini oldukça iyi kullanmış. Derin stratejik öğeleri, askerlerin rol yapma öğelerine sahip olması ve aksiyonun oldukça güzel yansıtılması, son dönemdeki güzel oyun bolluğuna rağmen XCOM'un aradan parlamasını sağlıyor.

Giriş yapmak istediğiniz aboneliği seçiniz.