Dönüp geçtiğimiz sene hangi oyunlarla karşılaştığımıza şöyle bir göz atınca, hem beklenen oyunların bir kısmının nihayet geldiğini, hem de bu gelen oyunların önemli bir kısmının beklentileri karşıladığını gördük. Heavy Rain, Gran Turismo 5 gibi beklentilerin büyük kısmını karşılayan oyunlar olduğu gibi, Mafia II gibi; olmuş ama olmamış denilen oyunlar da vardı.
Dragon Age II’nin çıkışını beklerken de, aslında oyunu hangi tarafa koymak isteyeceğimizi düşünüyorduk. İlk oyun ile birlikte muazzam bir başarıya imza atan Bioware, ikinci oyunda acaba başarısını sürdürebilecek miydi?
İkinci oyun, ilkine oranla hikâye anlatımı konusunda çok daha farklı bir sisteme oturtuluyor. Kirkwall şehrinde sonradan oynayacağınız karakterinizin nasıl bir efsane olduğu 3. bir kişi tarafından anlatılmaya başlanıyor. Ama bu hikâye değişikliği, oyunun hemen başında bir değişikliği de beraberinde getirmiş. İlk oyunu hatırlarsanız. Oyun boyunca yönlendireceğimiz karakterin ırk ve isim seçimine karar veren bizler oluyorduk. Bu oyunda böyle bir şey söz konusu değil, tek değiştirebildiğimiz isim; ama karakter soyadı olan Hawke ile ün yapıyor.
Karakter üzerinde yapabildiğimiz değişikliklerin devamında ise, karakterin görünümüne dair her şeyi değiştirebildiğimizi görüyoruz. Eğer “şampiyon” lakabı ile anlatılan karakterinizin sakallı ve yorgun gözükmesini istiyorsanız buna göre bir değişiklik yaparken, Amerikan sinemalarından kopup gelmiş temiz yüzlü bir kahraman olmasını istiyorsanız buna göre sakalları kaldırabiliyorsunuz.
[editor:İkinci oyun, ilk oyundan aldığı mirasa ihanet ediyor]
Tam sürümden önce çıkan deneme sürümü, hem serinin ilk oyununu seven oyuncular için, hem de seriyle yatıp kalkan oyuncular için tam bir hayal kırıklığıydı. Ne olduğunu anlayamadan bir savaşın içerisinde bulmuştuk kendimizi. Dileriz oyun çıktığında bizi daha ne olduğunu anlamadan aksiyonu ortasına atmaz dedik ama Bioware bizi şaşırtmadı. Demo’nun aynısını oyunun başına da koydu. Ana karakter ile birlikte aileniz köyden kaçarak uzaklaşmak istiyorsunuz. Yol boyunca yeni arkadaşlar ediniyor, ufak çapta bir ejderha dövüşüne girerek Kirkwall’a geliyorsunuz. İşte işin hikâye kısmı, RPG kısmı, hatta efsane kısmı da buradan sonra başlıyor.
Dengesiz bir mücadele gibi gözüküyor öyle değil mi?
Oyunda üç farklı sınıf ve bunların kız/erkek seçimleriyle birlikte kullanılabilir 6 seçenek oluyor. Kız/erkek seçiminin oynanabilirliğe doğrudan katkısı olmasa da, hikâye anlamında bazı noktalarda farklılıklar yaratıyor. “Mage”, “warrior” ve “rogue” olmak üzere seçebileceğiniz sınıf sayısı 3. Her sınıfın kendine ait yetenek ağacı bulunuyor. İşte bu noktada, ilk oyunla ikinci oyun arasındaki ilk farklılık karşımıza çıkıyor. Yeteneklerinizi geliştirdiğiniz ekran, ilk oyuna oranla çok farklı. Çok daha basite indirgenip, her karakter için 6 farklı alanda gelişimi sağlamanız için kolaylaştırılmış. Bu görünüm olarak farklılaşan ekran da 3 tane de prestij gelişimini sağlayan alanlar var. Yetenek geliştirme konusunda dikkat edilmesi noktalardan birisi, hala bazı yeteneklerin özel şartlar halinde kullanılabilir olması. Yalnızca çift silah ile kullanılan yetenekleri tek silah kullanan karakteriniz için geliştirmek pek de mantıklı gözükmüyor.
Aslında bu paragrafta anlatılması gereken nokta oyunun “rol yapma” tarafının ne durumda olduğu. Ama bu konuya nerelerden başlasak bilemiyoruz. Dragon Age II, ilk oyunu seven oyuncuların neredeyse tamamından olumsuz yorumlar aldı. İlk oyundaki güçlü rol yapmanın bu oyunda olabildiğince azaltıldığı, oyunun uzman rol yapma oyuncuları için kesinlikle yeterli olmadığı söylendi. Dragon Age II hala bir rol yapma oyunu, ama ikinci oyunla beraber türü artık rahatlıkla söylenecek kadar “Aksiyon RYO” ya kaymış durumda. Her köşe başında bir grupla aksiyona girişmek, işin diyalog kısımlarından zevk alan oyuncuları sıkabilir.
Oyundaki envanter sistemi oldukça kullanışlı. Bu ekranda sol taraftan grubunuzdaki hangi karakter üzerinde oynama yapacağınızı seçiyor, diğer taraftan ise oldukça farklı kategorilerde sınıflandırılmış eşyalarınızı kullanabiliyorsunuz. Buradaki tek sıkıntı, sahip olduğunuz eşyaların belirli bir sayısı olması. İlk oyunu hatırlarsanız, ne kadar fazla eşyaya sahip olursanız hızınız o kadar düşüyordu. Ama sayı anlamında bir sınırlama yoktu. Yapımcılar ikinci oyunda hızı değil, sınırlandırmayı seçmişler. Ama bu sınırlandırma 50 ve neredeyse her saat başı kullanmadığınız eşyaları satmanız ya da atmanız gerekiyor. Yoksa yenilerini alamıyorsunuz. Tabii eşyalar da tıpkı ilk oyundaki gibi oldukça çeşitli. Bu anlamda önerebileceğimiz tek şey, çeşitli konularda bonuslar sağlayan bir takım özel eşyaların kullanımına dikkat etmeniz. Bunu sağlayan kemer, yüzük gibi eşyalarınızı kullanmayı ihmal etmeyin. Bırakın bir iki puan daha fazla saldırı gücünüz olsun.
Karakterlere verdiğiniz stratejiler için oluşturulmuş arayüz de oldukça sade ve kullanışlı. Grubunuzda yer alan büyücünüze saldırılan dışında, diğer karakterlerin canları belirli bir sınırın altına düştüğünde iyileştirme büyüsünü kullanmasını söyleyebileceğiniz gibi, savaşçı karakterinize “tank” olarak geçen saldırı taktiğini verebilirsiniz. O saniyeden sonra karakterin yapacağı tek şey, en yakınındaki düşmana saldırmak olacaktır.
İşte yetenek ağacı.
Oyundaki görev işleyiş sistemi ilk oyunla aynı. Şehir içerisinde konuşabileceğiniz, yardım edebileceğiniz veya karşı çıkacağınız çok fazla insan, sizin üzerinizden çıkar ilişkisi yürüten çok fazla taraf var. Bunları iyi bir şekilde çözüp, oyun fazla ilerlemeden tarafınızı belli etmek önemli.
Oyunda hatırı sayılır bir ekonomi ve ticaret var. Oyun boyunca karşınıza çıkan düşmanlarınızı öldürdükten sonra üzerlerindeki eşyaları alabildiğiniz gibi, o eşyaları uygun satıcılarda altına dönüştürebiliyorsunuz. Tabii bu altınları nasıl harcayacağınız da tamamen size kalıyor. İster güçlü bir kalkan alıp savunmanızı güçlendirebilir, isterseniz daha iyi bir kılıç ile saldırı gücünüzü artırabilirsiniz. Ya da her ikisini yapmayıp, savaşlar sırasında işinize yarayan sağlık ve kuvvet iksirlerinizin sayısını artırabilirsiniz. Bu ekonomik sisteme nasıl dahil olacağınız tamamen sizlerin elinde. Gerçi oyun boyunca bu anlamda çok da sıkıntı çekmiyorsunuz.
Oyun boyunca kendi karakteriniz dışında sizinle birlikte 3 oyuncu daha görevlerde yanınızda oluyor. Bazı görevleri kolaylıkla geçtiğiniz gibi, bazı görevlerde de oldukça zorlanıyorsunuz. Tıpkı ilk oyunda olduğu gibi, sık sık menüye dönüp karakterlerinize yönlendirmeler yapmak durumunda kalıyorsunuz. Yoldaşınız konumundaki diğer karakterlerin de kendilerine ait düşünceleri, fikirleri ve hikâyeleri var. Onların da hikâyelerini öğrenmek için görev aldığınız sırada onlara da söz hakkı bırakmanızı tavsiye ediyoruz. Bir de grubunuzdaki karakterler konusunda, oyunun başından itibaren karşınıza çıkan her karaktere iyi odaklanmak, onları da gruba dahil etmek gerekiyor. Çünkü bazı görevler 3 tane büyücüyü yanınıza almayı bile gerektirebiliyor.
Hikâyenin Kirkwall sınırları içerisinde geçtiğini söylemiştik. Oyundaki harita bir RYO oyununa göre küçük olarak sayılabilir. Zaten yapımcılar bunun farkında olacak ki, Kirkwall içerisi ve dağ yamacı olarak temelde 2 farklı düzen getirmişler. Çeşitliliğin sağlandığı nokta ise, gece/gündüz görevlerinin farklı olması. Herhangi bir görevin bir ayağını gündüz yapıp, diğer ayağını gece yapmanız gerekebilir. Gece çıktığınız görevlerde şehrin aşağı mahallerinde başınızın belaya girmesi ise olası.
Kirkwall demişken, oyunun en büyük eksikliklerinden ve Bioware’ye “ne yapmışsınız siz?” dedirtecek bir konuya gelmek gerekiyor. Mekan tasarımları. Buyük çapta bakıldığında Kirkwall’ın tasarımı oldukça tatmin edici. RYO öğelerini destekleyecek şekilde insanlarının seviyelerini şehrin alt ve üst kesimleriyle yansıtmaya çalışmış yapımcılar ki bunu da başarmışlar. Ama gerek şehir içerisinde, gerekse mağaralarda işler biraz değişiyor. Oyunu 5+ saat oynadıktan sonra, hatta daha öncesinde bile görebileceğiniz bu detay, sanki 10 dakika önce olduğunuz mekana geri döndüğünüz hissini uyandırıyor. Yapımcılar, birkaç farklı mekan tasarımı kullanıp; bu tasarımları döndürüp döndürüp farklı yerlerde kullanmışlar. Özellikle birbiriyle çok alakasız ve uzak yerlerdeki mağaraların iç tasarımlarının tamamen aynı olması, yalnızca mağara içerisinde açık olan kapıların ters çevrilmiş haliyle sağda değil de solda olması oyuncuların canını ciddi anlamda sıkıyor. Bu durumda ister istemez oyunun aceleye getirildiğini düşünüyorsunuz.
Dragon Age II ile birlikte, EA ve Bioware’in ortaklaşa korsana bir çözüm geliştirdiklerini söylemekte fayda var. Oyuncuların son zamanlarda hiç memnun olmadığı indirilebilir içerikler Dragon Age II için korsanla mücadele adına kullanılıyor. Açıklamak gerekirse, oyun çıkmadan önce ön sipariş verenlerin ekstra içerikler kazandığını, oyunun çıktığı günde de aynı uygulamanın olduğunu görüyoruz. Ki bu içeriklerin oyuna yaptığı katkıdan mahrum kalmak istemeyen oyuncular, oyunu orijinal olarak alıyorlar. Gerçi konunun arkasında EA olunca, bu kadar saf bir düşünce ile hareket edileceğini düşünmek biraz zor.
Oyunda kan revan içerisinde kalmanız son derece doğal
Deneme sürümü yayınlandıktan çok kısa süre sonra, başta resmî forumlar olmak üzere tüm oyun topluluklarında Dragon Age II hakkında yorumlar dönmeye başlamıştı. Deneme sürümünü ilk bitirenler gelip ilk görüşlerini yazmışlar, oyun hakkındaki fikirlerini dile getirmişti. O tarihlerde kurulan cümlelerin büyük kısmının ortak görüşü, oyunun grafiksel anlamda kötü durumda olduğuydu. Tam sürüm çıkıp oyunu oldukça uzun süreden oynadıktan sonra, aslında deneme sürümünden sonraki fikirlerin o kadar da yanlış olmadığı tekrar ortaya çıktı. Bunun sebebi, oyunda grafikler anlamında dengesiz bir uğraşın olması. Bazı mekanların tasarımları göze gerçekten hoş gelirken, geriye kalanlar üzerinde uğraşılmadığı o kadar belli oluyor ki, sanki iki farklı ekibin işlerinin birleştirilmiş hali gibi geliyor.
Aynı şey karakter modellemeleri için de geçerli. Oyunda “önemli” denebilecek karakterlerin modellemeleri çok iyiyken, şehir içerisinde diyalog kurma şansını bulamadığımız NPC’lerin modellemeleri, hatta kaplamaları çok zayıf. Yapımcıların bu kadar büyük fark ile oyunu yayınlamaları ise beklendiği gibi sıkıntılar yaratıyor.
Konu rol yapma oyunları olunca, atmosferi sağlamak ve oyuncuyu oyunun içine çekebilmek için en büyük yardımcılardan bir tanesi seslendirmeler olmuştur. İlk oyunda seslendirmeler harikaydı. İkinci oyunda yapımcıların teknik anlamında tüm detaylarıyla dikkat ettiği tek alan da burası olmuş. Tıpkı ilk oyundaki gibi, ikinci oyunda da seslendirmeler tam puan almayı hak ediyor. Gerek ana karakterin, gerek gruptaki diğer karakterlerin, gerekse oyun boyunca karşılaşacağınız diğer yan karakterlerin seslendirmeleri; karakterlerin ağırlıklarına göre şekillendirilmiş. Karakteriniz konuşmaya başladığında, bir şampiyonun söze dahil olduğunu anlıyorsunuz.
Bu yazının yazıldığı sıralarda ise, yapımcı oyun medyasından çok büyük bir haber geldi. Dragon Age II için oyuncular ve birçok oyun sitesinin “olmamış” demesi, rol yapma açısından çok zayıfladığının söylenmesi Bioware’yi çaresiz bırakmış olacak ki, ortaya çıktıktan sonra oyun tarihinin en başarısız girişimlerinden biri olarak not düşülecek bir olay yaşandı. Metacritic sitesinde Dragon Age II için oy verip yorum yapan kullanıcılardan bir tanesi, Dragon Age II hakkında “mükemmele yakın” şeklinde ifadeler kullanmıştı. Bu sıradan bir yorum değildi, bir reklam gibi kokuyordu. Olayın derinine inildiğinde ise o yorumu yapan kullanıcının, Bioware mühendislerinden biri olduğu ortaya çıktı. Bu olay, Bioware’nin gelişen olaylar karşısında ne kadar çaresiz olabileceğini de gözler önüne serdi.
Dragon Age II, ilk oyuna göre daha zayıf kalan, uzman RYO oyuncularının eleştirilerinden asla kurtulamayacak sistemlere sahip bir yapım. Ancak ilk oyundan bağımsız düşünüp ağır RYO yerine aksiyona daha yakın oyun oynamak isteyen oyuncular için bazı şeyleri başaran bir oyun olmuş.